19 Mart 2014 Çarşamba

Ev Arkadaşınızla Yıldızınızı Barıştırın

Ev arkadaşlığı genel itibariyle yalnız üniversite öğrencilerine mahsus bir durum gibi görünse de, hepimiz biliyoruz ki özellikle de büyük şehirlerde tek başına ev geçindirmenin zorluğu sebebiyle insanlar iş güç sahibi olsalar da ev arkadaşı olmaktan maalesef vazgeçemiyor. Fakat şüphesiz ki biriyle birlikte yaşamak, ne kadar yakın arkadaşınız olursa olsun zor bir durum. Fakat madem ki şartlar bu, en azından ortamı daha yaşanılabilir kılabiliriz değil mi?



Ev arkadaşlığında en önemli problemler aslında salon, mutfak ve banyo gibi ortak kullanım alanlarında çıkmakta. Yoksa insanlar çok ekstrem bir durum olmadıkça birbirlerinin özel yaşam alanlarına karışmıyorlar. Ortak alanda çıkan en büyük tartışmaların sebebi de şüphesiz ki temizlik. Çok klişe bir öneri olacak ama gerçekten de “herkes kendi dağıttığını toplasa” ortada hiç problem kalmayacak. Tamam anlıyorum, yani insan her gün bulaşık yıkamak, sehpayı lavaboyu silmek istemeyebilir ama bunun da önüne görev paylaşımıyla geçebilirsiniz.



Örneğin ben üniversitedeyken üç kişi aynı evde kalıyorduk ve sözlü dile getirmiş olmasak da süreç içinde doğal bir görev dağılımı yapıldı aramızda. Ben yemekleri yapıyordum, bir arkadaşım bulaşıkları yıkıyor, diğeri de hafta sonlarında ortalığı temizliyordu. Bunu hiçbir zaman resmi bir görevmişçesine birbirimize söylemedik tabi. Yani ben arkadaşıma hiçbir zaman “bugün bulaşıklar yıkanmamış ne bu böyle” demedim örneğin. Müsaitsem ve görmüşsem ben yıkadım. Yeri geldi ben eve geç geldiğimde bir başkası yemeği yaptı. An geldi hafta sonu üçümüz birden girişip temizledik evi.




Yani demek istediğim, yaşam alanınızı daha yaşanılabilir hale getirmek istiyorsanız aslında birbirinize zorunlu görevler vermek yerine “hangimiz müsaitse” sistemini geliştirin. Tabi suistimal edilmeye fazla müsait bir tavır bu. Yani ev arkadaşı seçerken buna dikkat etin. Ne siz suistimal edin, ne de o sizi etsin. Böylece gül gibi yaşayıp gidin. 

12 Mart 2014 Çarşamba

Alerjik Nezle ve Polen Alerjisi

polen alerjisi

Hastalıklarda erken teşhis ve tedavinin devamlılığı her zaman önemlidir. Özellikle çocuklarda belirti gösteren bir takım hastalıkların teşhisi ile tedavileri ile sonuç almak önleyici etki taşımaktadır. Alerjik nezle, çocukluk döneminin 2 yaşında ve ergenlik döneminde belirtilerini gösteren bir hastalıktır. Alerjik nezle ilk belirtilerini sulu nezle, burun tıkanması, kulak, burun ve boğazın tıkanması olarak göstermektedir. Alerjik nezlenin oluşumunda tetikleyiciler de önem taşımaktadır. Alerjik nezle olan kişinin yanında sigara içimi, keskin kokuların nüfuz etmesi ve gribal enfeksiyonlar da hastalığı tetiklemektedir. Bu hastalık günlük yaşam kalitesinin düşmesinde büyük öneme sahiptir. Günlük hayatınızda yaşayacağınız alerjik nezle ile sosyal hayatınızda sağladığınız pratikler etkilenmektedir.
alerjik nezle


Bahar ayları ile artış gösteren polen alerjisi de tıpkı alerjik nezle gibi direkt olarak günlük yaşam kalitesinin düşmesinde etkilidir. Kızılağaç, fındık ağacı ve huş ağacı tarafından üretilen polenler, duyarlı olan kişilerde solunum yoluyla vücuda yerleşmektedir. Hassasiyet ile ortaya burun akıntısı, göz kaşınması ve nezle ortaya çıkmaktadır. Çocuklarda 3 yaşından sonra dilaltı aşılar ile başlayan tedavi süreci 5 yaşından sonra cilt altı enjeksiyon yöntemi ile devam etmektedir. Diğer hastalıklarda olduğu gibi çocuklarda görülen polen alerjisinde de uzman doktorlar tarafından tedaviye başlanması ve devamlılığı önem taşımaktadır.